İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi geleceği, Türkiye'nin 2023 seçimleri öncesinde gerçekleşen son gelişmelerle birlikte gündemdeki yerini ardımızda bıraktığımız aylarda iyice sağlamlaştırdı. Siyasi belirsizlikler, ülkenin en büyük metropolü olan İstanbul'un yönetiminde kimlerin söz sahibi olacağı sorusunu yeniden gündeme getiriyor. Ekrem İmamoğlu, partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile birlikte bir dizi politikaya yön verirken, merak edilen bir diğer husus da onun yerine geçiş yapabilecek potansiyel isimlerdir.
İmamoğlu’nun yönetimi, hem İstanbul'un fiziği hem de toplumsal dinamikleri açısından önemli değişimler geçirdi. Okul projeleri, ulaşım sistemleri ve sosyal yardımlar gibi birçok alanda gerçekleştirilen yenilikler, İstanbul halkının gözünde onu daha da öne çıkaran etkenler oldu. Ancak bu tür popülist ve toplum yararına olan politikalar, siyasi rakiplerinin baskı ve eleştirileriyle sıkça karşılaşmasına neden oldu. Son günlerde ortaya çıkan dedikodular, İmamoğlu’nun görevden alınma ihtimalinin ciddi bir şekilde masaya yatırıldığını gösteriyor.
Ekrem İmamoğlu'nun yerine kimin geçeceği sorusu da çeşitli spekülasyonları beraberinde getiriyor. İmamoğlu'nun CHP içerisindeki pozisyonunun yanı sıra, siyasi rakipleri tarafından maruz kaldığı baskılar, onu İstanbul'daki yerinde tutacak mı yoksa başka bir isme mi zemin hazırlayacak? Bu konuda çeşitli isimler öne çıkıyor. İyi Parti, MHP ve hatta AK Parti ile birleşmiş olan ortak cephe, kendi temsilcilerini öne çıkarmak için hazırlık yapıyor. Akla gelen ilk isimlerden biri ve ardında CHP’nin gücünün olduğu muhalefetle bir araya gelen genç ve dinamik bir profil belirleniyor.
İstanbul’un yönetici politikası, geniş bir yelpazede, ekonomik, sosyal ve çevresel alanlara hitap eden yaklaşımlar oluşturmayı gerektiriyor. Ekrem İmamoğlu'na benzer bir mesleki keşif yaptırarak, daha etkin yönetim biçimleri geliştirebilecek isimler arka plana atılabiliyor. Öne çıkan isimlerden biri, İBB Meclis Üyesi ve CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı gibi pozisyonlardan gelen bir liderlik açısından baktığımızda, bu yöneticiler arasında dengeli bir iktidar oluşturabilecek, geçmişte de iktidarda yer almış isimlerin yanı sıra, genç ve dinamik bir bakış açısına sahip olan liderlerin aranması gerekiyor. Bunun yanı sıra, İstanbul'un tüm ilçe belediye başkanlarının destek alabileceği bir izlediği yol haritası belirlenmelidir.
Örneğin, İstanbul'un çeşitli bölgelerinde yürütülen projeleri destekleyen ve yerel halkla hemfikir olan biri seçilirse, İstanbul’daki sosyal uyum sürece katkı sağlayabilir. Mevcut yönetim, yerel sorunları göz ardı etmeyen ve halkla etkileşim içinde olan dinamiklerden oluşmalıdır. Bu nedenle, muhalefet partilerinin daha önceki seçimlerde öne çıkardığı isimlere dönüş yapma ihtiyacını doğurabilir.
İstanbul'un tarihi, çevresi ve kültürel yapısı göz önüne alındığında, mevcut siyasi durumları etkileyen ve yönlendiren unsurları sabırla incelenmelidir. İmamoğlu’nun yerine geçmesi beklenen isimler, İstanbul’un ihtiyaçlarına ve taleplerine yanıt verebilecek potansiyele sahip olmalıdır. Yerel yönetimlerin başarısı; eğitim, ulaşım, sağlık ve çevre politikaları gibi alanlarda kamuoyunu bilgilendirmek ve memnuniyet sağlamakla ölçülmektedir. Bu nedenle, siyasi partilerin İstanbul’daki temsilcilerinin nitelikleri, toplumsal bağları ve halka sundukları projeler büyük önem arz ediyor.
İzlemesi gereken adımlar arasında, İstanbul’un kentleşme sorunlarına karşı planların oluşturulması, sosyal hizmetlerin artırılması, trafik yoğunluğunun azaltılması gibi projelere yer verilmeli ve uygun yönetici profilleri, bu tür sorunlarla baş edebilme kabiliyeti olan kişilerden oluşmalıdır. Her durumda dikkat edilmesi gereken nokta, halkın çıkarlarını ve beklentilerini göz önünde bulundurarak sürdürülebilir politikalar geliştirilmeli ve bu doğrultuda adımlar atılmalıdır.
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu'nun yerine geçmesi halinde öne çıkan isimlerin sadece kendilerine değil, İstanbul'un geleceğine etkide bulunacak kararlar almaları gerekmektedir. Gelecekte kimin bu koltuğa oturacağı, Türkiye’nin ve İstanbul’un siyasi yaşantısını etkileyecek yaratıcı ve etkin bir yönetim anlayışı gerektirecektir. Bu durum, seçim sürecinin en kritik noktalarından biri olarak tarihe geçecektir.