Gün geçmiyor ki ülkemizde bir başka ağır ve üzücü olay yaşanmasın. Ankara'da meydana gelen bir vahşet, hem toplumda derin bir şok etkisi yarattı hem de medyada geniş yankı buldu. Bir derin dondurucuda cesedi bulunan bebek, yazılı ve görsel medyada geniş yer bulurken, olayın arka planında yatan gerçekler de yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladı. Bu vahşet, bir ailenin yaşadığı travmanın yanı sıra, toplumda yaşanan psikolojik sorunları da gözler önüne serdi.
Ankara'nın Altındağ ilçesinde, 30 Eylül 2023 tarihinde yaşanan olayın detayları, olayın yaşandığı evde bulunan derin dondurucuda yapılan incelemeler sonucunda gün yüzüne çıktı. Ev sahipleri, derin dondurucunun açılmasıyla karşılaştıkları manzara karşısında büyük bir şok yaşadı. Dondurucunun içinde, henüz birkaç aylık olduğu belirtilen bir bebeğin cesedi bulunuyordu. Bu durum, ev sahiplerinin derhal polisle iletişime geçmesine yol açtı. Ekiplerin evde yaptığı incelemelerde, bebeğin kimliği ve annesiyle ilgili ipuçları arandı. İlk belirlemelere göre, bebeğin annesinin psikolojik sorunları olduğu ve bu sebeple böyle bir durumu tercih ettiği iddia edildi.
Olaydan birkaç saat içinde, polis ekipleri bebeğin annesine ulaşmayı başardı. 25 yaşındaki E.K., polis merkezine çağrıldı ve burada ifadesi alındı. E.K., bebeğin ölüm sebebi ve sonrasındaki süreç hakkında kan donduran detaylar sundu. Annesi, bebeği doğurduktan sonra bu durumu kabullenemediğini ve bir süre sonra bebeği unutarak yaşamına devam etmeye çalıştığını ifade etti. İfadesinde, “Bebeğin ölümünü kabullenemedim ve korktum. O yüzden dondurucuya koydum.” dedi. Bu ifadeler, hem annesinin ruhsal durumunu hem de toplumda bu tür durumların ne denli ağır travmalara yol açabildiğini gösteriyor.
Bu olay, sadece bir kadının ruhsal çöküşü değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olarak dikkat çekiyor. Ülkemizde anne-babalık, sosyal destek sistemleri ve mental sağlık konularındaki eksiklikler, bu tür trajik durumların yaşanmasına zemin hazırlamakta. E.K.’nın durumu, birçok insanın yaşadığı sıkıntılarla kesişirken, sosyal hizmetlerin yetersizliği de gözler önüne seriliyor.
Bunun yanında, olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, bebeğin annesine yardımcı olan ya da olayın gerçekleşmesine sebep olan başka bireylerin olup olmadığı da merak konusu. Aile yapılarını güçlendirmek ve çocukları korumak için sosyal hizmetlerin daha aktif bir biçimde devreye girmesi gerektiği konusunda birçok uzman hemfikir. Annesinin ifadesi, bu tür çalışanların çok daha fazla dikkatli olması gerektiğine işaret ediyor.
Türkiye genelinde, bu tip durumlarla karşılaşmamak için önleyici tedbirlerin alınması gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor. Çocuklarla ilgili her türlü ihmal ve istismar olayı ciddiyetle ele alınmalı ve halka bu konuda doğru bilgilendirmeler yapılmalıdır. Çünkü her bebek, doğduğu andan itibaren sevgi ve güven ortamında büyümeyi hakediyor.
Bu trajik olay ve sonrasındaki gelişmeler, yalnızca bir cesedin ötesinde bir hikaye barındırıyor. Bunun yanı sıra, toplumda bir kıvılcım yaratması ve sosyal politikaların gözden geçirilmesi adına önemli bir zemin oluşturabileceği düşünülüyor. Derin dondurucuda bulunan ceset, belki de uzun bir süre zihnimizde kalacak bir sembol haline gelecek; bu da bizleri, toplum olarak bir araya gelip bu tür olayların yaşanmaması adına neler yapabileceğimiz üzerine düşünmeye itiyor.
Sonuç itibarıyla, her ne kadar vahim bir olayla karşı karşıya kalsak da, bu durum belki de toplumda dikkat edilmesi gereken konulara ışık tutacak ve gelecek nesillerin daha sağlıklı bir ortamda büyümesine zemin hazırlamak için bir adım atılmasına vesile olacaktır. Ankara'daki bu üzücü olay, derin sosyal sorunlarımızı yüzeye çıkartmak için bir çağrı niteliği taşıyor. İlerleyen dönemlerde bu olay hakkında yapılacak olan tartışmalar ve çalışmalar, benzer olayların önüne geçilmesi adına önemli birer adım olabilir. Gerçekten de toplumsal bir değişim için harekete geçme zamanı geldi. Umarız ki bu olay, bir daha asla yaşanmaz.